Tuesday 21 June 2016

ELMALI FINDIKLI DÜŞÜK KARBONHİDRAT CUPCAKE



En son yazımda bahsettiğim gibi değişen hayatımızda iğneler, ölçümler, kayıt defterleri, gece ölçümleri, sıkı diyet takibi, ara öğünler gibi diyabetlilerin aşina olduğu pek çok değişiklik oldu. Aslında her zaman doktorların ve bilinçli diyabetlilerin söylediği gibi diyabet bir yaşam biçimi... Bize hastane eğitimlerinde diyetisyen ve diyabet hemşiresinin verdiği ilk eğitimde diyabetlilerin beslenme ve yaşayış şekillerini anlattıklarında hem eşim hem ben "e biz zaten üç aşağı beş yukarı böyle besleniyoruz" cümlesi çok netti....Hazır çorba, sakat at, cips ve benzeri abur cubur gibi ilk aklıma gelen kötü içerikli yiyecekleri biz zaten tüketmiyorduk, şimdi hiç aklımıza bile gelmiyor, hatta marketlerde cipsleri alıp çocuklarına bol bol yediren, çocuklarını susturmak için cips gibi abur cuburları kullanan ebeveynlerin de bilinçlenmesi için bazı şeyler yapmak lazım kanımca...

Neyse, çok dağıtmadan devam edeyim. En önemli değişikliklerden biri ara öğün.Her diyabetli için diyet listesi kendine özeldir, hatta aynı yiyeceği yiyen diyabetliler için bile farklılık söz konusu...Bir de gelişme çağı buna eklenince, gelişme çağındaki her çocuğun alması gereken karbonhidrat miktarı kadar oğlum da almak zorunda... Bu yüzden oğlum için ara öğünde alması gereken karbonhidrat miktarı 25 gram ki bu da 200 ml süt ve farklı porsiyonlarda meyve ya da aşağıda vereceğim meyveli cupcake gibi bir atıştırmalık olmalı.

Ayrıca bu tarif ile hazırladığım cupcakelerden oğluma doğum günü pastası yaptım, arkadaşları da çok sevdiler....

Üst kreması da krem şanti değildi tabiki, onu başka bir tarifte vereceğim, bu tarifte sadece cupcake olacak:)

Aslında bu tarif çok pratik, lezzetli ve sağlıklı. Aşağıda vereceğim ölçüler ile 30-36 tane cupcake çıkıyor ki 15 gram karbonhidrat 1 tanesi için çok makul bir miktar...



Malzemeler: 

Alt Malzemesi:
*5 adet elma
*1.5 su bardağı iri dövülmüş fındık-ceviz karışımı
*1 yemek kaşığı tarçın

Üst Malzemesi:
*3 yumurta(buzdolabından 2 saat önce çıkmış)
*1/2 su bardağı hindistan cevizi şekeri
*2 su bardağı tam buğday unu
*1/2 su bardağı süt (Oda sıcaklığında)
*6 yemek kaşığı zeytin yağı
*1/2 paket kabartma tozu
*1 paket Dr. Oetker Gerçek Vanilya Parçalı Şekerli Vanilin veya 2 paker normal Vanilya

Yapılışı:

1-Elmalardan 3 tanesinin kabuklarını soyun, 2 tanesinin soymayın ve küçük küçük küp şeklinde doğrayın, boyut hakkında fikir vermesi için küçük parmağınızın ilk boğumu kadar olabilir.
2-İri dövülmüş fındık ceviz ve 1 yemek kaşığı tarçını iyice bir kapta karıştırın.
3-Daha sonra başka bir kapta önce yumurtaları beyaz olana kadar çırpın.
4-1/2 su bardağı hindistan cevizi şekerini içinde eritene kadar iyice karıştırın. Sonra süt ve yağı ekleyin ve tekrar karıştırın, en son un, kabartma tozu ve vanilyayı ekleyin ve 1 dakika kadar karıştırın.
5-Cupcake kağıtlarını kalıplarınızın içine koyduktan sonra hazırladığınız elmalı-fındıklı-tarçınlı karışımdan bir yemek kaşığı dolusu cupcake kağıdının içine koyun.
6-Daha sonra üzerine meyveleri örtecek kadar ki o da 1 silme yemek kaşığı kadar oluyor, hamur karışımınızdan koyun.
7-200 derece fırında kabarıp, üstünün rengi değişene kadar pişirin.

Kokusu, tadı; yerken aldığınız tarçın, elma ve fındık tadı çok mükemmel gerçekten...Kışın ağzı kapalı 1 hafta dayanıyor ancak havalar ısındıkça 2 gün sonra buzdolabına koymanızı ya da yarım ölçü yapmanızı öneririm. Elmayı pişirmediğiniz için, kullandığımız şeker hindistan cevizi şekeri olduğu için ve her cupcake kabına oldukça az miktar hamur koyduğumuz için de ideal bir ara öğün...

Şunu da belirtmek isterim ki elma yerine muz ile bir denemem oldu, yapıldığı an güzeldi ancak ertesi gün muz kötü bir hal almıştı, başka meyve ile denemedim ancak denersem mutlaka paylaşacağım...

Oğlum özellikle ilk piştiğinde bayılıyor, umarım siz de beğenirsiniz....Sağlıklı ara öğün cupcakeler şimdiden afiyet olsun:)


Tuesday 14 June 2016

Uzun Ama Çok Uzun Bir Aradan Sonra....


Hep aklında olan işler vardır insanın, sürekli yapmak ister ama bir türlü istediği zamanı ve enerjiyi bulamaz...Ben de tam böyle 3 sene geçirdim...En son gönderi yazdığım yerden çok uzakta, memleketimden çok uzakta, bambaşka koşullarda bambaşka insanlarla, bambaşka haleti ruhiyede....Gecen zamanda ne çok şey değişti....

Yukarıdaki fotoğrafı kızım çekti, keşke hayat gökyüzü gibi mavi, üzüntülerimiz, sıkıntılarımız bulutlar kadar beyaz olsa....ya da biz böyle görebilsek dünyayı....

Değişen şehir, büyüyen çocuklarla yaşanılan deneyimler, farklı lezzetler, dokunulan farklı hayatlar, yaşanılan farklı duygular bundan sonra yazacağım yazılarda, vereceğim tariflerde fark edilecek derecede değişim yaratacak...

11 yaşındaki oğlum için 18/12/2015 tarihi ikinci doğum günü oldu, bizim için de yeni bir hayatın başlangıcı....

Bu yüzden Tip 1 diyabetli çocuğu olan ailelerin gerek duygusal, gerek teknik, gerekse tariflerle paylaşımlarının olacağı bir blog olması isteğindeyim....www.diyabetimben.com tartışmasız bizler için çok faydalı bir site, onun kadar olmam mümkün değil belki ama Esra Hanım bizzat deneyimlerini paylaşırken ben masanın diğer tarafında Tip 1 diyabetli şeker çocukla yaşadıklarımızı paylaşacağım....ya da sizlerden gelebilecek önerilerle paylaşılabilecek farklı konular olabilir....

"Hayat" diyoruz, hepi topu iki hece beş harf; ama her harfi, her çizgisi farklı bir yaşanmışlık.......Sevgilerimle....

Monday 25 February 2013

CEVİZLİ KURABİYE

                                     

Havaların kış mevsiminin son ayında soğuması hatta gök gürültülü kar yağışı ,ki hayatımda ilk kez gök gürültülü kar yağdığını gördüm, nedeni ile hafta sonu haricinde pek evden çıkmamayı tercih ediyorum. Böylece fırsat bu fırsat diyerek; dün burada görev gereği bulunan Koreli iki bayan ve eşimin Türk iş arkadaşının eşi ile çay içmek için bir araya geldik.

Ülkemizin geleneksel lezzetlerini, ülkemizi ve kültürümüzü, günlük yaşantımızı da konuştuğumuz keyifli bir çay muhabbeti yaptık. Damak tatlarımız, yiyeceklerde kullandığımız ham maddeler çok farklı olsa da, misafirlerim büyük keyif ve özen ile hazırladığım basit ama lezzetli yiyecekleri çok beğendiler.

Ancak değinmeden geçemeyeceğim, ülkemdeki çay kültürünü çok özledim. Demi yerinde, Ajda bardakta, dumanı üstünde bir bardak çayı:

BİR:Ailem, dostlarım, arkadaşlarımla keyifli bir muhabbet eşliğinde
İKİ: Alsancak ya da Asansör gibi deniz manzaralı bir yerde
ÜÇ:Beyaz peynirli, boyozlu,gevrekli kahvaltı üzerine
DÖRT:Şöyle mükellef bir İskender, Çöp Şiş ya da pide üzerine

içmeyi ÇOK özledim.....

Menümüzde:

*Kıymalı Börek
*Un kurabiyesi (Koreli arkadaşlarım daha önce yiyip beğendikleri için tekrar pişirdim)
*Cevizli kurabiye
*Yoğurtlu Havuç Kavurma
*Türk arkadaşımın getirdiği patates topları
*Maalesef sallama çay

Kıymalı börek ve un kurabiyesi daha önce blogumda vermiş olduğum tariflerden...Yoğurtlu havuç kavurma ise çok basit ve çok lezzetli bir salata, patates topları ise oldukça lezzetli ve değişik tatlardı.

Tarifini vereceğim cevizli kurabiye, annemin aile arasında yenmeye doyulmayan meşhuuuur kurabiyesidir. Üzerine şeker, fındık veya ceviz kırıkları kullanılabilir. Şahsen benim tercihim üzeri şekere bandırılmış olanlar. Çocukluğumdan beri sıklıkla yaptığım için bu kurabiyeyi yapmak çok kolay ve zahmetsiz geliyor bana. Ayrıca ağzı sıkıca kapatılmış kapta, kuru bir yerde 2-3 hafta tazeliğini koruyabildiği için de her zaman el altında bulunabilecek bir lezzet...

Malzemeler:

*3 yumurta (oda sıcaklığında)
*1 paket (250 gr.) margarin/tereyağ (oda sıcaklığında)
*1.5 su bardağı toz şeker
*1 paket vanilya
*1 paket kabartma tozu
*1 su bardağı kırık ceviz/fındık veya toz şeker
*Alabildiğince un

Yapılışı:

1-Yumurtalardan 1 tanesinin beyazını üstüne sürmek için küçük bir tabağa ayırıp sarısını ve 2 yumurtayı, şekeri ve yağı bir kaba alarak mikser veya çatal yardımı ile iyice birbirine yediriyoruz.

2-İyice sıvı kıvam alan ve şekeri içinde eriyen karışıma un, kabartma tozu ve vanilyayı elekten geçirerek eliyoruz.

3-Kulak memesi kıvamı dediğimiz ele yapışmayacak ama şekil verilecek kadar yumuşak kıvama gelene kadar un ekliyoruz.

4-Daha sonra  hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp, önce yumurtanın beyazına ardından ceviz, şeker veya fındık kırıklarına batırıp bir tepsiye diziyoruz.



5-220 derecelik fırında kurabiyelerin üzeri kızarana kadar pişiriyoruz.

6-Soğuduktan sonra ağzı kapalı bir kaba alıp, eğer yemeden dayanabilirseniz, kurabiyelerinizi 2-3 hafta kadar tazeliğini koruyarak saklayabilirsiniz.

Afiyet olsun....


Friday 15 February 2013

FIRINDA BRÜKSEL LAHANASI



Dün akşam eşimin iş yerinden bir arkadaşına yemeğe davetliydik. Eşi 8.5 aylık hamile olduğundan tatlı dahil olmak üzere tüm yemekleri eşimin arkadaşı hazırlamıştı. Gayet de lezzetliydi. Gerçi tatlı olarak pişirdiği browni hazır bir karışım idi, sadece yumurta, su ve yağ eklemiş ama yine de tüm yiyecekler gayet lezzetli idi.

Başlangıç olarak tabiiki çorba yoktu:)Zencefilli gazoz ile açılışı yaptık. Çok değişik hoş bir tadı var bence. Menümüz ise şöyleydi:

*Siyah fasulye köftesi
*Avokado-domates salatası
*Fırında brüksel lahana
*Fırında tatlı patates
*Benim hazırladığım yoğurtlu havuç salatası

Tatlı olarak:
*Dondurmalı browni
*Bizim ikramımız kremalı puf

Siyah fasulye köftesi peynirli ve peynirsiz olarak direk fırında pişmiş, klasik bir vejetaryen yemeğiydi. Siyah fasulye konservesini blenderden geçirip, içine yumurta, un ve tuz ekleyerek hazırladığını söyledi eşimin arkadaşı. Avokado maalesef favori yiyeceğim olmasa da domates ile değişik bir ikili olmuşlardı, tercih edilebilir diye düşündüm. Fırında tatlı patates de dondurulmuş olarak satın alınıp fırında pişirilen bir aperatif, bence lezzetliydi ama her gün yiyebileceğimi sanmıyorum:)


 Siyah Fasulye Köftesi


Tatlı Patates

Favorim dondurmalı Browni

Brüksel lahanası ise aslında sevdiğim bir salata malzemesi, yararları konusunda ise ufak bir araştırma yaptım. Brüksel lahanası turpgiller familyasından, düşük kalori değerine karşılık potasyum ve demir gibi mineraller ile A, C ve E vitaminlerini yüksek oranlarda içeren çok yararlı bir besin imiş. Bunların yanı sıra;

-Turpgiller'deki tüm sebzeler gibi, özellikle akciğer, mide ve kalınbağırsak (kolon) kanserlerine yakalanma rizikosunu en aza indirgiyormuş.
- C, E ile A vitamini (betakaroten) gibi antioksidan maddeleri yüksek oranda içerdiğinden kalp hastalıklarına yakalanma, kalp krizi geçirme ve katarak illetine tutulma rizikosunu da düşürüyormuş.
-Yüksek oranlarda demir minerali ile folik asit içerdiğinden kansızlığı ve doğum yapacak kadınların spina bifida (omurganın bir yanının açık olması) hastalığına yakalanmış çocuk doğurma rizikosunu en aza indiriyormuş.
-Gene yüksek oranda potasyum minerali içermesi nedeniyle yüksek tansiyonu düşürür ve tansiyonu belli düzeyde tutuyormuş.

Fırında brüksel lahanası ise benim için çok değişik bir lezzetti. İlk kez brüksel lahanasını fırında pişirilmiş olarak denedim ve çok hoşuma gitti. Ben brüksel lahanasını haşlayarak, limon ve zeytinyağı sosu ile tatlandırarak tüketiyorum. Ancak zeytinyağlı yemeğini yapanları da biliyorum. Fırında olanı ise ilk kez denedim ve oldukça basit ve lezzetliydi. Bundan sonra sanırım brüksel lahanası bizim evde böyle pişecek.

Malzemeler:

*Yarım kilo brüksel lahanası
*2-3 yemek kaşığı zeytinyağı
*Tuz

Yapılışı:

1-Brüksel lahanalarımızı iyice yıkadıktan sonra ikiye kesiyoruz.

2-Daha sonra bir borcama alıp üzerine 2-3 yemek kaşığı zeytinyağı ve istediğimiz miktarda tuz gezdiriyoruz.

4-220 derecelik fırında lahanalar hafif kızarana kadar pişiriyoruz.

Servisinde herhangi bir sos kullanmadılar ancak ben limonun yakışacağını düşünüyorum. Çok basit ancak çok değişik bir lezzet, denemenizi tavsiye ediyorum...

Afiyet olsun....

Wednesday 6 February 2013

CHİCACO PİZZASI



9 sene önce, öğrenciyken gittiğim Chicago'ya zaten bayılmıştım. Gökdelenlerine, geniş ve organize olmuş caddelerine, eski binaların görkemine, şehrin içinden geçen Michigan Gölü'ne, Magnificent Mile yani dünya markalarının olduğu geniş ve uzun caddeye hayran kalmıştım. Tabii o zaman biraz öğrenci olmanın verdiği rahatlıkla biraz da bizleri gezdiren orada öğrenim gören eski mezunlarımızın sayesinde gezilip görülecek yerler,tadılacak lezzetler için onların hazırladıkları plana uyduk. Ancak şimdi kalacak yer, gezilecek yerler, ulaşım ve tadılacak lezzetler dahil hepsini kendimiz ayarladık. 

Yılbaşı gecesinden bir gece sonra meşhur alışveriş caddesinde dolaşırken o günkü planımız olan meşhur Chicago pizzasını nerde yesek diye yer seçiyorduk ki, birden 9 sene önce geldiğim pizzacıyı tanıdım:)) Zaten yön duygum ve harita okuma becerim çok iyidir ama bu biraz da şans oldu açıkçası...Adı UNO. Kapısında bir kuyrukçuk vardı tabiiki. Rezervasyonu olmayanlar, yemeğini bitiren birilerinin yerine oturmak için sıra bekliyordu. Biz de sıranın sonuna eklendik; ancak sıra beklerken menüden siparişimizi de söyledik ki masaya oturana kadar zaten acıkan karnımız, pizzanın pişme süresinde isyana geçebilirdi:) Bizim tercihimiz, peynirli, domates soslu, mantarlı pizzadan yana oldu, ama o açlık rehaveti ile gözümüz doymadı ve en büyük boydan bir küçüğünü istedik. Aslında pizza gelene kadar seçimimizden memnunduk ama pizza geldiğinde 3 aile için yetebilecek miktarı görünce gözümüz de karnımız da doydu. Gerçi artık bizim ülkemizde de yiyemediğiniz yiyecekleri pek çok yer paket yapıyor ama burada işi iyice abartmışlar. İki lokma dahi kalsa alıp gidiyorlar ki bence de mantıklı, sonuçta atılacak olan benim yiyeceğim, neden benimle gelmesin ki:))

Neyse pizzanın hikayesi uzun oldu. Şimdi gelelim pizzaya:


Bu da pizzadan önce sipariş ettiğimiz sarımsaklı ekmek ve sosu! Bitmeden fotoğraflayabildiğim için çok şanslıyım...Çok lezzetliydi, sunumu da güveç gibi bir tepsinin içinde yapılmıştı...



Sanırım ben bu pizza türünü eve gidince de yapacağım. Şöyle ki Chicago pizzasının özelliklerinden biri şekli. Hamuru pizzanın ortasında olabildiğince ince, kenarlarında ise olabildiğince kalın şekillendirilmiş. Yani klasik İtalyan pizzalarında veya Dominos gibi pizzacılarda hamur ince, kenarları içe doğru yuvarlanmış ve pizzanın her yerinde eşit incelikte olur. Chicago pizzasında ise ortası ince ve olabildiğince bol malzemeli, kenarlara doğru gittikçe hamurun kalınlığı artıyor, pizza tavasının en kenarlarında ise bildiğimiz ekmek gibi oluyor...Kesinlikle evde deneyeceğim, ancak el ile açıldığından ilk bir kaç denememde başarı olasılığım zayıf, burada paylaşacağım zaten deneyince...

Yanlız şunu belirtmeden geçemeyeceğim ki her ne kadar Chicago pizzası lezzetli,değişik,hoş olsa da evde yaptığım pizzalarımı çooook özledim...

Tuesday 15 January 2013

THE CHEESECAKE FACTORY



Bu zamana kadar tatlıyı çok sevmeme, hatta ana yemek olmasın ama tüm öğünlerde tatlı yiyeyim mantığıma rağmen Amerika'da tatlı anlayışım yeniden yapılanma aşamasında...Burada tatlı, gerçekten tam anlamıyla tatlı. Bizim baklava falan az kalır buradaki en basit tatlıdan. Tatlıların tadı çok ağır tatlı, keza çikolatalar da öyle ve tabii çikolatadan üretilmiş yüyecekler de...

Ancak; yılbaşı için gittiğimiz Chicago'da cheesecake anlayışım da tamamen değişti. The Cheesecake Factory diye Amerika'da bir çok eyalette şubeleri olan dekorasyonu ve ürünleri muhteşem bir yere gittik. Bizim bildiğimiz cheesecake en basit tarifi ile alt hamuru bisküvi tereyağı karışımı ile sıkıştırılan, üstüne peynir, krema, meyve karışımı eklenmiş bir tatlıdır. Fakat buradaki çok çok farklıydı. Zaten üstteki fotoğrafta ne kadar kalın olduklarını, pasta gibi olduklarını görebilirsiniz.

Ben Godiva çikolatalı olanı, oğlum çikolata fudge olanı, eşim muzlu olanı denedik. Hangisi güzeldi derseniz, karar veremedim, hepsi muhteşemdi..Sanırım karar vermem için en az 5 kez daha yemem lazım:))!! Bir arkadaşım limonlu olanı tavsiye etmişti, onu da bir dahaki The Cheesecake Factory ziyaretimde listeye yazdım.

Uzun vadede amacım; burada tatmış olduğum bu lezzete en yakın lezzeti evimde pişirmek olacak...Bu kadar övmüşken bir de benim gibi tatlı severlere müjde vermeden olmaz. The Cheesecake Factory İstanbul'da bir şube açacakmış. Yatırım için görüşülüyormuş. Açıldığı gün, olmadı haftasına, en olmadı ayına oradayım, bilmem söylememe gerek var mı!?:))

Eşimin muzlu cheesecake seçimi

Benim Godiva seçimim

Oğlumun çikolata fudge seçimi



Friday 11 January 2013

CEVİZLİ UN HELVASI



Dün gece burada eşimin iş arkadaşını ve eşini yemeğe davet ettik. Menümüz:

*Yoğurt çorbası
*Kıymalı Pide
*Havuç-Marul Salatası
*Un Helvası

Misafirlerimizin getirdiği çikolatalı cupcakeleri ve un helvasını sallama çayımızın yanında yedik. Güzel bir akşam yemeğinden sonra çayın yanında yenebilecek en harika tatlıydı sanırım. Ayrıca pideden sonra un helvası da tam not aldı:)

Maalesef burada irmik bulmak mümkün değil, hatta markette "İrmik var mı?" diye sorduğum görevli "Böyle garip yiyecekler için uluslararası yiyecek raflarına bakmalısın" dediğinde; "sen hiç dondurmalı missss gibi irmik helvası yedin mi ki bizim irmik garip bir yiyecek oldu" diyesim geldi:)) Neyse irmik helvası zaten çok kalorili, şimdilerde yemesem iyi olur, diyerek kendimi avutmaya çalışıyorum...

Un helvasını da çok uzun zamandır yapmamıştım, ama tarif defterimdeki ölçüleri biraz hafızamı zorlayarak hatırlayabildim. Tabii su bardağı ölçüsü tam olmadığından ben aşağıdaki fincanı kullandım. Ayrıca kavururken içine bir avuç kadar ceviz attım, cevizlerle beraber kavurdum ki cevizin hem kokusu hem de tadı una geçebilsin. Bunu ilk kez denedim ve bence çok başarılı oldu. Zaten cevizin faydaları saymakla bitmiyor, her gün bir yenisi ekleniyor listeye, bu yüzden cevizi un helvasının içinde kullanmanızı ayrıca tavsiye ediyorum...



Malzemeler:
*1,5 fincan un
*1 finden 2 parmak eksik sıvı yağ
*1 yemek kaşığı tereyağ veya margarin
*Yarım fincan süt
*1,5 fincan su
*1 fincan şeker
*1 avuç ufak parçalara ayrılmış ceviz

Yapılışı:
1-Süt, su ve şekeri bir tencereye alarak orta ateşte karıştırarak şekerin erimesini sağlıyoruz, kaynamadan ama iyice ısınınca ocaktan indiriyoruz.

2-Başka bir tencereye sıvı yağ ve tereyağını koyup, tereyağ eriyene kadar bekliyoruz. Daha sonra unu ve cevizi yağın içine koyup kavurmaya başlıyoruz.

3-Kavurma işlemi orta ateşte yaklaşık 20 dakika kadar süüyor. Bu süre içinde sürekli karıştırmanız lazım, zaten unun kokusu çıkıp rengi değişmeye başladığında biraz ocağın altını kapatmanızı öneriyorum. Yoksa un o kavrulma eşiğini geçtikten sonra çok çabuk renk değiştiriyor, eğer ocağı kısmaz ve hızlıca kavurmazsanız bazı yerler yanar gibi olabiliyor.

4-Unun rengi az sütlü nescafe rengine geldiğinde ocağın altını iyice kısıp, süt-şeker-su karışımını bir taraftan karıştırarak hızlıca ilave ediyoruz. Hızlıca karışımı döve döve şerbet ve unun topaklanmadan iyice karışmasını sağlıyoruz.

5-Ocağın altını kapatıp, hemen sıcakken kaşıkla sıkıştırarak oval şeklini veriyoruz.

Not:Her un helvası yaptığımda, üniversite son sınıfta Asmalı Konak dizisini izlerken uzuuun reklam arasında çabucak un helvası yapmamı ve diğer reklam arasına kadar misafirlerimiz ve ailemle bitirdiğimiz günleri anımsıyorum....



Afiyet olsun...

Sunday 6 January 2013

ANNEMİN ALT ÜST BÖREĞİ



Çocukluğumda annemin "yapsa da özellikle tepsinin uçlarını yesem" diye can attığım, annemin de çoğunlukla pazar günleri pişirdiği alt üst böreği 10 gündür aklıma düştü. İnternet sağolsun, anneme canlı canlı ayrıntısı ile anlattırdım, zaten böreğin şekillendirmesini hatırlıyordum. Cuma günü akşam üstü ani bir kararla börek yapmaya karar verdim. Hamurun içindeki yağdan, yufkalar kat kat olduğundan ve aralarına yağ sürüldüğünden yemeğe doyamadığımız bir börek yaptım. Börekten çok hoşlanmayan eşim bile sıcak veya soğuk olarak 2 gündür yiyor:))

Böreğimin içini hazırlamadan hamurunu tuttum ki içini pişirirken hamurum iyice dinlensin. Kurabiye hamuru da dahil olmak üzere yaptığım tüm hamurların minimum 1 saat oda sıcaklığında dinlenmesine özen gösteriyorum. Size de özellikle tavsiye ediyorum.

Hamuru tutmam 15 dakika, içini hazırlayıp pişirmem yaklaşık 20-25 dakika, hamuru açıp böreği fırına koymam 20 dakika desek, toplam 1 saat gibi bir zamanda çok lezzetli böreğim fırında pişiyordu bile...

Yanlız; annem böreğin altı için 15, üstü için 15 yufka hazırlamam gerektiğini söylemişti, ancak ben yarım kilo kadar un kullandığımdan altı için 10 üzeri için 9 yufkam oldu. Bu kadar yufkayı 20 dakikada nasıl açtığımı ise aşağıda anlatacağım:))

Malzemeler:

Hamuru için:
*Yarım kilo kadar un
*Yarım su bardağı sıvı yağ
*Tuz
*Ilık su

İç Malzemesi:
*350-400 gr. kıyma
*1 orta büyüklükte soğan
*2 orta boy patates
*3 yemek kaşığı sıvı yağ
*Karabiber
*Tuz
*Kekik

*Ayrıca 1 su bardağı sıvı yağ

Yapılışı:
1-Unumuzu geniş bir kaba alıp ortasına bir çukur açıp, yağ ve tuzu ekliyoruz. Ilık suyumuzu yavaş yavaş ekleyerek hamurumuzu yumuşak bir kıvama gelene kadar yumruklayarak hazırlıyoruz.

2-Üzerine nemli bir bez veya kabın ağzını kapatacak büyüklükte bir kapak kapatarak oda sıcaklığında bir kenara alıyoruz.

3-1 tane orta büyüklükteki soğanı küp küp doğrayıp, 3 yemek kaşığı yağ ekleyerek ocakta orta ateşte pişirmeye başlıyoruz. 1 dakika kadar sonra da kıymayı ekleyerek kavuruyoruz.

4-Kıymaların rengi değiştiğinde rendelediğimiz patatesleri ekleyerek, karıştıra karıştıra kıyma ve patatesleri kavuruyoruz. Kıyma ve patates rendeleri birbirine tamamen karışana kadar kavurup, ocağın altını kapatıyoruz, tuz, karabiber ve isteğe göre kekik ekleyerek soğumaya bırakıyoruz.

5-İç harcımız soğurken, hamurdan ufak mandalin büyüklüğünde bezeler koparıyoruz. Tüm hamuru bezelere ayırdıktan sonra böreğin altı ve üstü için sayı belirliyoruz. Ben altına 10, üstüne 9 tane koydum. Altının üstüne göre biraz daha kalın olması iç harcının iyice pişmesi ve böreğin altının kıtır kıtır olmaması açısından daha önemli.

6-10 adet bezeyi bir merdane yardımı ile (oklava da kullanmıyoruz, bence bu da harika:) bir nescafe tabağından büyükçe genişletiyoruz.

7-Daha sonra açtığımız bu küçük yufkacıkları bir kaseye koyduğumuz 1 su bardağı sıvı yağdan elimizi bandırarak her iki tarafını da yağlıyoruz. Bu işlemi her bir küçük yufkacığın her iki yüzü için yaparak 10 tane yufkacığı üst üste koyuyoruz.

8-Önümüzde 10 tane her iki yüzü yağlanmış ve üst üste konmuş kalın bir adet yufkacık tepesi elde ettikten sonra ister el ile ister merdane yardımı ile bu kalın tepeciği sağa sola, yukarı aşağı doğru tepsi büyüklüğünde incelteceğiz.

9-Son olarak yapışmaz tepsi ise yağlamanıza gerek yok ama diğer tepsilerden kullanıyorsanız tepsinin tabanını da yağlayarak tepsi kenarlarından 1 cm kadar sarkacak şekilde kalın yufkamızı tepsinin kenarlarına da iyice bastırarak yerleştiriyoruz.(Bu aşamada elinizle ufak ufak çekiştirmeler yapabilirsiniz, hamur hem kalın hem de yağlı olduğu için çok sert çekmedikçe yırtılmaz.)

10-Soğumuş olan iç malzemesinin tamamını yufkamızın üzerine eşit olarak yayıyoruz.

11-Böreğimizin üst kısmı için önceden ayırdığımız diğer hamur bezelerini de yufkacık haline getirip,yağlayarak büyütüyoruz ve böreğimizin üzerine kapatıyoruz.

12-Kenarlarını birbiri üstüne kıvırarak (resimde görülüyor) parmaklarımızla iyice bastıyoruz. İyice bastırmazsanız resimdeki gibi bir açılabiliyor!:))

13-Son olarak; böreğimizin üzerini yağlıyoruz ve 220 derecelik fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz.

Not 1- Bu böreği özellikle ayran ile yemeniz tavsiye edilir.
Not 2-Yufkaları tek tek açmadığımızdan zamandan oldukça tasarruf etmemizin yanında,böreği yerken yufkaları tek tek bile yiyebildiğimiz harika bir börek oluyor.(Benim favorim böreğin kenarları)
Not 3-Ben bu böreği yiyerek büyüdüm, bu kadar lezzetli bir böreği bize tattırdığı için ANNEME ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM....

Afiyet olsun....

Saturday 22 December 2012

UN KURABİYESİ



Oğlum okulda yemek yiyor ancak öğleden sonra atıştırmalık saatleri var. Burada şeker, çikolata, çerez türü yiyeceklerin okula getirilmesi yasak olduğundan ve kantin gibi -ne satılır ne satılmaz diye tartışma konusu olabilecek- bir işletme olmadığından ev yapımı kek, kurabiye, börek gibi bir atıştırmalık ve bir meyveyi her gün yanına koyuyorum. Bu yüzden evde sürekli hamur işi bulunması zorunluluğu doğdu. Şahsen ben hem yapmaktan hem de yemekten çok zevk alsam da yaz aylarını düşünerek sürekli kendimi frenliyorum, ya da self-control geliştiriyorum da diyebiliriz:))

Un kurabiyesi için internette pek çok tarif var, ancak ben un kurabiyesini hemen hemen aynı malzemelerle ancak oldukça farklı bir yöntem ile yapıyorum. Sıvı yağ kullanımını, kristal toz şeker kullanımını hatta vanilya kullanımını önermiyorum. Bunlar un kurabiyesinin ağızda dağılan dokusunu bozuyor kanaatindeyim.

Ayrıca aşağıda anlatacağım yöntem ile yapacağınız un kurabiyesi İzmir'den Karaburun'a giderken Balıklıova'nın meşhur un kurabiyesini de andırıyor. Rahmetli halam, evine her gidişimizde dumanı üzerinde lezzetli çayının yanında bu kurabiyeleri ikram eder, kendi de çok severdi. Sanırım un kurabiyesini sevmemin bir nedeni de bu...

Belirtmeden geçemeyeceğim, oğlum kurabiye ve kek gurmesidir ve bu kurabiye için "Annecim ağzım sulana sulana yiyorum, break time ı zor bekliyorum" dedi:)

Malzemeler:

*125 gr. tereyağ veya hamur işleri için üretilmiş margarin
*4 tepeleme yemek kaşığı pudra şekeri 
*2 tepeleme yemek kaşığı nişasta (varsa buğday nişastası, burada olmadığından ben mısır nişastası ile yaptım)
*3 bardak kadar un
*Fırından çıkınca bulamak için yarım su bardağı pudra şekeri

Yapılışı:

1-Oda sıcaklığındaki  tereyağını bir tencerenin içinde güzelce eritiyoruz, ocağın altını kısıp 1,5 bardak unu yağın içine koyarak unun kokusu çıkana kadar kavuruyoruz.

2-Tencereyi ocaktan alıp karışımın elimizin dayanabileceği sıcaklığa gelmesini bekliyoruz.

3-Daha sonra önce pudra şekeri ve nişastayı ekleyerek yoğuruyoruz. Yaklaşık 1 su bardağı unu da azar azar ekleyerek hamurun kıvamına gelmesini sağlıyoruz.

4-Yalnız bu hamur elinizle yuvarlak şekil vereceğiniz bir hamur olmayacak. Hamurunuz dağınık kalır, normal kurabiye hamuru gibi toparlanmazsa endişelenmeyin. Eğer kitchen aid gibi büyük motorlu bir mikseriniz varsa işiniz çok daha kolay, ancak el ile de bu hamuru elde edebiliyoruz.

5-Hamurdan büyükçe parçalar kopararak elinizle temiz tezgahınızın üzerinde yaklaşık 3-4 cm genişliğinde, 1 cm den az uzunlamasına şekil veriyorsunuz.

6-Daha sonra kuru bir kahvaltı bıçağı yardımı ile 3-4 cm aralıklarla verev kesikler atarak kurabiyelerinizi şekillendiriyorsunuz. (Aşağıda pişmiş resmi var)

7-160-175 derecelik önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 15 dakika pişiriyorsunuz. Fırınınızın fanlı ya da normal pişiren bir fırın olmasına göre bu zaman değişebilir. Pişip pişmediğini en iyi anlamanın yolu, çok hafif pembeleştiğinde fırınınızı söndürmeniz ve kurabiyeleri 15 dakika kadar fırının kapağını açmadan dinlendirmeniz olacaktır.

8-Son işlem fırından çıkan kurabiyelerinizi genişçe bir tabağa koyduğunuz pudra şekerinin içine atarak alt üst edip temiz bir tabağa almanız olacak.

NOT: Kurabiyeleriniz iyice soğuduktan sonra kapalı bir kapta 10 gün ilk günkü tazeliği ile saklayabilirsiniz. Kurabiyeleriniz iyice soğumazsa üzerlerindeki pudra şekeri eriyip yapış yapış olacaktır,bu yüzden iyice soğuması oldukça önemli..Bir de belki 10 günden fazla bir zaman da dayanabilir, ancak bizim evde yemeden dayanabildiğimiz maximum süre bu:)

Afiyet Olsun...

Tuesday 18 December 2012


EV YAPIMI KIYMALI PİDE



Burada taze sebze bulmak çok zor olduğundan, bulunabilen sebzelerin de alıştığımız normal boyutlarından olmamasından ve dondurulmuş sebzeleri kısmen sağlıklı bulduğumdan farklı yemek arayışları içerine girdim. Buraya geldiğimizden beri yiyemediğim, ama çok sevdiğim kıymalı pide yapmanın süper olacağına karar verdim.

Birkaç denemeden sonra aşağıda gördüğünüz tarif çıktı ortaya. Türkiye'de pide istediğimizde iç malzemesini ben evde hazırlayıp, bir pideciye götürür, orada 30-45 dk. arası bekler, alır eve gelirdim. Zaman açısından ekonomik görünse de; pidecinin el hijyeni, hamurun yapılma aşamalarında malzemelerin kalitesi, kullanılan kapların temizliği gibi konular maalesef muallakta kalıyor.

Bu sebeplerden ötürü bu tarif ile pide yapmanın zor değil hatta gerçekten oldukça kolay olduğunu öğrenmiş oldum. Ben saat 11 gibi hamurunu hazırladım, 3 gibi pideleri yapmaya başladım. Hem bu zaman aralığında işlerimi yaptım, hem de hamurum süper mayalandı. Pide için kolay dememin bir nedeni de bu aralar yeni ayaklanma aşamasında olan bir bebeğim var; ona rağmen bana yapması hem kolay hem de zevkli geldi.

Ayrıca kaşarlı veya peynirli pide de yapabilirsiniz. Ancak kaşarlı pide kıymalı pideden çok daha önce piştiğinden, bizim evimizde duman dedektörü olduğundan, oldukça fazla pişen kaşarlı pideden haddiden fazla yoğun bir duman yükseldiğinden macera yaşamanız mümkün, tecrübe ile sabit maalesef:)Bu yüzden kaşarlı pidelerinizi daha düşük ısıda, kıymalı pidelerden ayrı bir tepside pişirmenizi ayrıca öneriyorum...


Bu arada bundan sonraki tarifim SÜPPER bir un kurabiyesi olacak:))


Malzemeler:

Hamuru için:
*1/2 su bardağı zeytinyağı
*1/2 su bardağı suyu ile beraber yoğurt
*1/2 su bardağı süt
*Aldığı kadar un
*Toz maya
*2 çay kaşığı Tuz
*2 çay kaşığı şeker

İç Malzemesi için:
*1/2 kilogram kıyma
*1/2 demet maydanoz
*1 büyük baş soğan
*3-4 domates rendesi (Buradaki domatesler çok kötü olduğundan ben domates sosu kullandım.)
*1 çay kaşığı kadar tuz
*Karabiber
*2 çay bardağı su (Hamuru cıvık kıvama getirecek kadar)

Yapılışı:

1-1/2 su bardağı sütü parmağımızın dayanmayacağı ısıya kadar ısıtıyoruz. İçine 1 paket toz maya, 1 çay kaşığı tuz ve 2 çay kaşığı şekeri ekleyerek iyice karıştırıyoruz. 10-15 dakika beyazımsı köpüklerin bardaktan yükselmesi için bekliyoruz.

2-Un, zeytinyağı, yoğurt ve 1 çay kaşığı tuzu derin bir kaba alıyoruz. Mayalanan sütü de ekleyerek yoğuruyoruz. Verdiğim ölçüler için yaklaşık 1/2 un kullanıyoruz. Eğer sert olursa ılık su ekleyebilirsiniz. Hamurumuz elimize yapışmayacak kadar sert ancak parmağınızı batırdığınızda çökecek kadar yumuşak olmalı.

3-Kabın üzerini örtüp, 2-5 saat arası sıcak bir ortamda mayalanmaya bırakıyoruz.

4-Bu arada soğan ve maydanozları ince ince doğrayarak kıyma, domates sosu, tuz, karabiber ile iyice karıştırıyoruz. Yaklaşık 2 çay bardağı su ilave ediyoruz. Su ilave ettiğimizde iç harcı cıvık bir kıvam almalı ama suyun içinde yüzen kıymalar gibi düşünmeyin bu cıvıklığı, normal bir köfte harcından çok çok daha sulu bir kıvamda olmalı, elinize aldığınızda iç harcı şekil almamalı.

5-Mayalanan hamurdan fırın tepsinizin boyutlarına göre parçalar koparıp, hafifçe un serpiştirerek merdane ile oval olarak açıyoruz.

6-İç malzemesinden 2 tepeleme yemek kaşığını hamurun kenarlarından 1 parmak boşluk kalacak şekilde hamura iyice yayıyoruz.


7-Eğer iç malzemeniz çok katı ise pideleriniz piştiğinde kıymalar ortada topalanacak, hem görüntü hem de tat itibari ile hoş olamayacak. Eğer çok çok sıvık olursa da hamur piştikçe suyu emeceğinden, kıtır kıtır pidecikleriniz olur; bu yüzden iç malzemesinin kıvamı oldukça önemli.
8-Daha sonra kenardaki boşlukları da içe doğru kıvırarak 220 derece fırına atıyorsunuz.





9-Yaklaşık 20 dakika sonra, hamurlar hafif pembeleştiğinde pidelerinizi çıkarıp, kenarlarına tereyağ veya margarin sürüyoruz.

Not 1:Hamur açma işleminde eşiniz yardımcı olursa çoook daha kısa bir zamanda bitiyor, tavsiye edilir.

Not 2:Pideleriniz piştiğinde kıtır oluyorlar, çok daha yumuşak olmasını istiyorsanız, üzerini temiz bir bez ile hava almayacak şekilde örtüp (dayanabilirseniz) 30 dk. beklemeniz yeterli:)

Not 3:Bu ölçülerle gördüğünüz boyutta 8-10 arası pide yapmanız mümkün. Zaten 2 tane yiyince doyuyorsunuz bu arada...


Afiyet Olsun...

Wednesday 5 December 2012



SEBZELİ ET SARMA



Bu aralar tam gün evde olduğumdan yeni tarifler denemek ve yaratmak için yeterli zamanım var. Şimdilerde ayaklanmaya başlayan kızım uyuduğu zaman ben de çoğunlukla mutfaktayım. Mikser, rondo gibi aletlerim eksik olsa da bir şekilde onların işlevini gören işlemlerle çok güzel yemekler, çorbalar ve kurabiyeler yapıyorum. Ancak; teknolojiye ne kadar alışmışım ve işimi ne kadar kolaylaştırıyormuş, diye düşünmeden de edemiyorum.
Yemek yaparken et yemeyen oğlumu da göz önüne almam gerektiğinden olsa gerek et ve sebzenin beraber olduğu yemekleri daha çok tercih ediyorum. Dün de bu düşünceden yola çıkarak evdeki malzemelerimle Sebzeli Et Sarma yaptım. Sebzelerini oğlum, eti ve sebzeleri ben, eşim ve kızım afiyetle yedik. Hem pratik hem de çok lezzetli olan yemeğimi kalabalık misafirlerime de yapmak üzere not aldım.
Bizim ailece hem lezzet hem de sağlık açısından tercihimiz kuzu eti olmasına rağmen burada pek rastlayamıyorum. Bu yüzden dana eti kullandım ama marinesinden olsa gerek çok lezzetli oldu. Et sarmanın iç malzemelerini mevsim sebzelerine göre çeşitlendirmek de mümkün. Ben bezelye, mısır ve brokoli kullandım; ancak kabak, patataes, mantar hatta ıspanak da çok lezzetli olur diye düşünüyorum.
Malzemeler:
Etin marinesi:
*400-450 gr. inceltilmiş dana veya kuzu eti
*1/2 su bardağı süt
*4 yemek kaşığı zeytinyağı
*1 tatlı kaşığı kekik
*1 tutam karabiber
İç Malzemesi:
*1 su bardağı bezelye
*Yarım su bardağı mısır
*Yarım su bardağı brokoli
*3 yemek kaşığı zeytinyağı
*2 yemek kaşığı salça
*1 çay bardağı su
*1 tane kırmızı biber
*1 tane sarı veya yeşil biber
*Tuz, karabiber,kekik
Yapılışı:
1-Eti en az 2 saat marine malzemeleri ile derin bir kapta ağzı kapalı buzdolabında bekletiyoruz.

2-Bu sırada iç malzemeleri olan bezelye, mısır ve brokoliyi tencereye alıp üzerini kapatacak kadar su koyup hafif ateşte haşlıyoruz. Daha sonra soğuması için başka bir kaba süzüyoruz.
3-Etimizi buzbolabından çıkarıp resimde görüldüğü şekilde 2-3 kaşık iç malzemesi koyup sarıyoruz. Bu işlemi 2-3 kez tekrarlıyoruz.





4-Tencereye zeytinyağını, kalınca doğranmış biberleri koyarak biberler yumuşayana kadar karıştırıyoruz.
5-Daha sonra rulo haline gelen etimizi dikkatlice tencerenin ortasına yerleştirip, bir çay bardağı su içinde incelttiğimiz salçayı etin üzerine gezdiriyoruz.


6-Tüm yemeklerde tuzu en son eklememe rağmen, ve pek çok kaynakta ete baştan eklenen tuzun eti sertleştirdiği yazsa da et yemeklerimde tencerenin kapağını açmak istemediğimden tuzunu, kekiğini, karabiberini de ilave edip ağır ateşte, tencerenin kapağını hiç açmadan 30-45 dk. arasında pişiriyoruz.
7-Yanlız ben yaklaşık 30 dk sonra etin her iki yüzününde hafif pembeleşmesini istediğimden, eti bir kaşık ve çatal yardımı ile alt üst ettim, ancak bu işlem yapılmayabilir.
Afiyet Olsun....

Monday 26 November 2012

SÜTLAÇ



Geçen hafta buradaki arkadaşlarımızın evinde yemeğe davetliydik, ben de tatlı olarak ne yapsam diye bir hayli düşündüm. Kalbura bastı için malzeme eksiğim vardı, mikserim olmadığı için revani gibi çırpıcı gerektiren bir tatlının da riskli olduğunu düşünerek Sütlaç yapmaya karar verdim.
İnternette bir çok sitede arama yaptım ancak hepsinde sütlacın ana malzemeleri süt, şeker ve pirincin dışında pirinç unundan da sıkça bahsedilmiş. Kıvam için kullanılsa da pirinç unu ile yapılan sütlaç bana her zaman biraz jöle kıvamını hatırlatıyor. Bu yüzden klasik olarak anneciğim yaptığı sütlacı yapmaya karar verdim. Bu tarif sürekli karıştırmak gerektirdiği için belki bir 30-35 dakikalık ocak başı beklemesine neden olsa da tadı nişastalı tariflerden çok daha farklı oluyor.
Annem yaparken içine vanilya eklemezdi, ancak hoşlananlar için az miktar vanilya kullanılabilir. Ancak ben burada kabuk tarçınım olduğundan, kaynarken içine çok az tarçın rendeledim ve 3-4 parça da kırarak attım. Var ile yok arasında hoş bir kokusu oldu. Tavsiye ederim.
Her ne kadar annemin yaptığı sütlaç kadar leziz olmasa da güzel oldu. Afiyetle yedik. Kış aylarında hem süt hem de pirincin kalorisini hesaba katarak yenebilecek bir tatlı diye düşünüyorum.
Denemeniz şiddetle tavsiye edilir.

SÜTLAÇ

Malzemeler:
*5 bardak süt
*1 su bardağından 2 parmak kadar eksik pirinç
*6-7 yemek kaşığı toz şeker (tadı isteğe göre ayarlanabilir)
Yapılışı:
1-5 bardak sütü bir tencereye alıp, iyice yıkadığımız, nişastasından arındırdığımız pirinçleri içine atıp orta ateşte kaynamaya bırakacağız.
2-Kaynamadan her 2-3 dakikada bir karıştıracağız ki pirinçler tencerenin dibine yapışmasın ve tencerenin dibi tutmasın.
3-İyice kaynayınca ocağın altını biraz kısacağız ve daha sık karıştıracağız ki taşmasın.



4-Yaklaşık 20-25 dakikalık kaynatma işlemi sırasında arada sırada pirinçleri kontrol etmek gerekiyor, çok fazla pişip dağılmaması ya da az pişip kıtır kıtır kalmaması için.
5-Pirinçler pişince içine 6-8 yemek kaşığı toz şeker ilave edip biraz karıştırıp bir taşım daha kaynattıktan sonra ocağın altını kapatıp eğer isteniyorsa vanilya ilave edebilirsiniz. Ben tarçın çubuklarını kaynamaya başlamadan pirinçlerle tencerenin içine koydum, ancak vanilya sütlaç ocaktan alındıktan sonra eklenmeli.
6-Henüz sıcak iken kaselere bölüştürüp, oda sıcaklığına geldiğinde buzdolabına saklayabilirsiniz.

Afiyet Olsun....







Sunday 11 November 2012

ÇİKOLATA PARÇALI KURABİYE




Burada Halloween olmasının da etkisi ile şeker ve çikolata patlaması yaşanıyor. Ben de bundan istifade Türkiye'de damla çikolata ile denediğim bir tarifi tekrar uyguladım, tek bir farkla damla çikolata markası Hershey's Kisses. Ayrıca burada damla çikolatalar yuvarlak da değil, gerçekten küçük damla şeklindeler.
Tarifi uygularken bu sefer unu önce azar azar ekleyerek, bir tepsiye kurabiye hamurlarını kaşıkla koyacak kadar yumuşak, ikinci tepsiye el ile şekil verecek kadar sert yaptım. Aynı hamurdan sanki iki farklı kurabiye çıkmış gibi oldu. Kaşık ile koyduklarım yumuşak olurken, el ile şekillenenler bisküvi gibi kıtır kıtır oldu.

Denemenizi tavsiye ettiğim tarif şöyle:

MALZEMELER:

*125 gr. tereyağ veya margarin
*1 su bardağından 2 parmak eksik şeker
*1 tane yumurta
*1 tane vanilya
*1 tane kabartma tozu
*1 çay kaşığının ucu ile tuz
*1- 1.5 su bardağı damla çikolata

YAPILIŞI:

*Oda sıcaklığında beklettiğimiz tereyağ, yumurta ve şekeri tel çırpıcı veya mikser yardımı ile krema haline gelene kadra çırpalım.
*Vanilya,kabartma tozu,tuz ve hamurun yumuşak olması için yaklaşık 1.5 su bardağı unu ekleyip karıştırmaya devam edelim.
*Yumuşak hamurumuzun kıvamı elimize yapışmalı, kaşık ile aldığımızda cıvık gibi bir kıvamda olmalı.(Fotoğrafladığım tepsi kaşık ile şekilllenenler) Ama kek hamuru kadar sıvık olmamalı.
*Sert hamur için ise kulak memesi dediğimiz kıvama kadar un ekleyebiliriz.
*Ben çikolata parçalarını en son ekliyorum ki el ile yoğurulurken erime olmasın. Ayrıca bu kurabiye tam bir kış kurabiyesi. Hem serin ortamda yapılması çikolataların erimemesi açısından daha iyi hem de içeriği ile kalorisi oldukça yüksek bir kurabiye.
*Fırın tepsimizi yağlamadan, ister kaşık ile ister el ile kurabiyelerimizi tepsiye yerleştirip 180 Derece fırında pembeleşene kadar pişiriyoruz.
*Ayrıca yumuşak hamur ile yaptığımız kurabiyeleri pembeleşmeye yakın fırını söndürerek 3-4 dakika fırın kapağını açmadan içini çekmesi bırakmamız gerekiyor.
*10 gün ağzı kapalı kapta (eğer 10 gün içinde tüketilmezse!:) saklayabiliriz.      
Süt ile yenmesi muhteşem kurabiyelerimiz AFİYET OLSUN:)

Tuesday 30 October 2012

2012 İFTAR

Ağustos ayında kayınvalidemlere vermiş olduğum iftar yemeğini ancak ekleyebiliyorum ki sadece mezeleri fotoğraflayabilmiştim. Havanın da çok sıcak olduğunu göz önünde bulundurarak oldukça hafif ama zengin bir iftar yemeği hazırlamaya çalıştım. Ancak ana yemek ve çorbayı maalesef fotoğraflayamadan afiyetle yemiştik.


Menümüz:

*Domates Çorbası
*Tandır  Kuzu Gerdan (Ki bundan sonra tandırı kemiksiz etten yapmaya karar verdim)
*Bulgur Pilavı
*Yoğurtlu karışık kızartma
*Çoban Salata
*Domatesli patlıcan közleme salatası
*Kemalpaşa Tatlısı

Kemikli etlerle yapılan yemekleri kemiksiz etlere yapılanlara nazaran daha lezzetli olmasından dolayı tercih etsem de; kemikli etleri yemek biraz meşakkatli oluyor. Bu yüzden tandırda bir dahaki sefere kemiksiz kuzu eti tercih edeceğim. Tarifini vereceğim Tandır Kuzu Gerdan için tandır desem de evde yapılan çok ama çok basit bir yemek olmasına rağmen çok lezzetli bir ana yemek. Tam benim gibi çalışan hanımlar için.

TANDIRDA GERDAN (YA DA KEMİKSİZ ET)

Malzemeler:
*500 gr kadar et
*Tuz
*Karabiber
*Nane
*Kekik

Yapılışı:

Burada önemli olan bir kaç nokta var.

1-Tencere çelik tencere olacak.
2-Etler tencerenin tabanında kalacak yani etleri üst üste pişirmeyeceğiz bu yüzden yayvan bir pilav tenceresi de olabilir.
3-İlk yarım saat asla ve asla kapağını açmayacağız.

Öncelikle etlerimizi iyice yıkayacağız ve bir tel süzgece alarak suyunu iyice süzdüreceğiz. Daha sonra etleri üst üste gelmeyecek şekilde tencerenin tabanına yerleştirip, tuzunu ve diğer baharatlarını istediğimiz kadar ekleyip kapağını kapatacağız. Ben bu yemek için cam kapaklı bir tencere kullanıyorum ki pişerken görebileyim.
Son olarak ocağınızda en küçük ocağın (bu kahve ocağı da olabilir) yarımına bile koymayacağız, ocağı kapatırmış gibi yaparak çok çok az ateşe tencereyi oturtacağız, ilk 30 dk. hiç açmadan pişireceğiz. Zaten yaklaşık 45 dakikada pişiyor, bu yüzden kapağını hiç açmadan 45 dakika sonra altını söndürüp bir 15-20 dk. dinlendirdikten sonra yemeğiniz yemeğe hazır.
Dediğim gibi çok basit ama kendi yağı ve suyuyla pişen etten dolayı çok da lezzetli bir yemek. Asla tencereye su koymuyoruz ve etlerin suyunun iyice süzülmesini sağlamalıyız ki etler tencereye yapışmasın. Ayrıca gerek tadından hoşlandığımden gerekse daha sağlıklı olduğundan ben bu yemekte kuzu eti kullanıyorum. Dana eti için pişme süresine 10-15 dakika kadar eklenebilir.


Afiyet olsun.

Friday 26 October 2012

Amerika'dan Lezzetler...

Sene 2003, master eğitimim sırasında Amerika'ya ilk kez gelmiştim.Sene 2012, 2 çocuk ve eşimle tekrar Amerika'dayım...Hayat...
Yaklaşan cadılar bayramı nedeni ile Wall-mart alışveriş merkezinde şeker, çikolata, atıştırmalıklar...her gittiğimde aklım yerinden oynuyor, benim gibi tatlı düşkünü biri için tam bir cennet...Hepsinden yemek istiyorum:)
Bir de olayın benim ve blogum için önemli olan kısmı var ki o da yapım aşamaları...Burada Türkiye'de iken bir çok yabancı sitede tarifini gördüğüm ancak malzemeler konusunda sıkıntı yaşadığım herşey var...Cupcake icing bile diş macunu gibi kocaman tüplerde hatta şeker hamuru bile markette satılıyor..Tüm malzemelere ve yapım aletlerine ulaşmam çok kolay...Bu yüzden yakın gelecekte sadece tatlı, cupcake ve kurabiyeler ile değil; yaptığım balık ve et yemekleri ile de karşınızda olacağım...
Buradan fotoğrafladığım bir kaç lezzeti de sizlere göstermek istiyorum...
Tarçınlı çörek

Sezar Salata

Sıcak soslu kek,vanilyalı dondurma

Dondurmalı,elmalı,tarçın ve cevizli süper tatlı

Tuesday 10 July 2012

SON ALTIN GÜNÜ MENÜMÜZ

Geçen seneden kalma altın günümüzün sonuncusunu 1 sene geçtikten sonra ancak yazabiliyorum.Ama ev sahibimizin annesi Ayşe Teyzem'in yaptığı tatlının tadı unutulmazlarım arasında yerini aldı.Şuruplu olmasına rağmen galeta unu ile yapılan bu tatlının tarifini alıp en kısa zamanda ekleyeceğim.

Menümüzde:
*Benim yaptuğım Kedi dilli karaorman pastası
*Dilek'in annesinin yaptığı haşhaşlı poğaçalar
*Tavuklu leziz Börek
*Ayşe Teyzenin galeta tatlısı
*Yoğurtlu Pancar salatası
*Çerkez tavuğu
*Havuç Topları
*Rus salatası




Rus salatası

                                                               Kedi dilli kara orman pastası

Yoğurtlu pancar salatası

                                                               Ceviz topları
                                                                
Galeta unlu tatlı

Tavuklu börek




ev sahibimizin peçetelik detayı

Aradan geçen onca zamandan sonra bile hala hatırladığım bu lezzetler için ev sahibimiz ve annesine teşekkür ediyorum.